Ah be ah! Uzun zamandır kitap okurken böyle ağlamamıştım. Yok, kitapta ağlatacak bir şey yok aslında. Beni çok ağlatan, Marquez'i, en en en en en sevdiğim yazarı yeni kaybetmiş olmamıza ek olarak Şer Saati'nin bana Marquez'e aşık olmamı sağlayan Kırmızı Pazartesi kitabını hatırlatmasıydı... Ah be ah! Belirsizlikleri, isimsiz yerleri bile sanki hepsinin önemli bir parçasıymışsınız gibi içinize işleyen bir adam bu!
Yine kimisine tuhaf gelecek karakterler (kanlı kuş tüyleri içinde uyuyan Papaz gibi), hem kişisel, hem de toplumsal çekişmeler var Marquez'in kaleminden akan. Tam üzücü bir şeyi okurken insanı güldürmeyi başaran, düşündüren, sorgulatan bir kitap Şer Saati. Çok fazla bıdı bıdı etmem boşuna aslında; anlatılmaz, yaşanır. "Bu tekne beni senin düşlerine taşıyacak..."
Tanıtım Yazısı:
Adı belirsiz bir Güney Amerika ülkesinin adı belirsiz bir kasabasında yağışlı, bunaltıcı bir sonbahar. Sıcak dayanılır gibi değil, yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor, fareler kilisenin temellerini kemiriyorlar ve kasaba halkı bir diktatörlüğün boyunduğurunda inim inim inliyor. Bu sefil ülkede değişen bir tek hükümetler, onlarda çok sık ve kan dökülerek değişiyor. Sonra bir gün, kasabanın dulu Monteil'in çok önceden öngördüğü tuhaf bir olay yaşanıyor. Ama bir delinin kehanetine kim inanır ki? Birisi geceyarısı kasabalıların kapısına fitne dolu yakıştırmalar asmaya başlar. Ardından biri vurulur. Polis şefi de olan belediye başkanı işi ağırdan alır...
Gabriel Garcia Marquez'in bir solukta okunan, mizah ve eleştiri yüklü kısa romanı Şer Saati, kuşkular, sırlar, yolsuzluklar, ikiyüzlülükler ve suçların bir çıban gibi baş verip kan ve irin saçtığı o "şer saatleri"ni anlatıyor.
Buradan satın alın; Gabriel Garcia Marquez - Şer Saati
Bu kitapla ne içilir: Hiç içmediğiniz bir şey denemek iyi gider
Bu kitapla ne dinlenir: John Lennon - Imagine
0 comments:
Post a Comment