1970'ler... Arjantin, faşist diktatörlük altında... Herkes, her şeyi içine atmak zorunda... İnsanlar üzerinde inanılmaz bir baskı... Ve Buenos Aires'teki hapishanede aynı hücreye düşmüş, bambaşka iki adam: Valentin ve Molina. Orta yaşlı Molina, vitrin tasarımcısı, eşcinsel; reşit olmayan bir oğlanla birlikte olduğu için hapishanede. Daha genç, bir devrimci örgüt üyesi olan Valentin'in suçu ise hükümeti devirmeye çalışan bir topluluğa üye olması...
Örümcek Kadının Öpücüğü'nün türü 'roman' olarak belirtilmiş ama oyun gibi aslında çünkü içinde sadece diyalog var. Hem zamanın daha hızlı geçmesini sağlamak, hem de içinde bulundukları durumu bir süreliğine de olsa unutabilmek umudu ile Valentin ve Molina sürekli bir diyalog içerisindeler. Diyaloglar, genellikle popüler kültür meraklısı Molina'nın Valentin'e izlediği filmlerden birini anlatması ile başlıyor. Valentin de öyle başından sonuna kadar susarak dinleyecek bir tip değil. Soruyor, sorguluyor, neler hissettiğini dile getiriyor. E tabii buradan da karakterlerin özel hayatlarına da bir göz atma şansımız oluyor.
Başka bir ortamda bir araya gelseler (ki bu bile çok zor bir ihtimal olurdu herhalde) birbirlerini sallamayacak tipler Valentin ve Molina. İşte aslen bu Örümcek Kadının Öpücüğü'nü etkileyici kılan. Diğer yandan da dört duvar arasında aralarındaki ilişkiyi dostluğa çeviren ortak bir durum da var: her ikisi de baskıcı, kimsenin kendi olamadığı, kendi olmayı başaranların dışlandığı ya da işkence gördüğü bir dünyadan sıkılmış, yılmış olmaları. Valentin, bunu değiştirmek için aktif bir şekilde uğraşan bir aktivist. Molina ise daha fazla acı çekmemek içindir herhalde hayal dünyasına gömülmüş bir tip. İkisi de sonuç olarak birbirlerinden bir şeyler öğreniyor ve aslında kitabın sonunda bambaşka insanlar oluyorlar...
Örümcek Kadının Öpücüğü'nün filmi de varmış. Hatta Broadway müzikali bile olmuş. Müzikali yakalamak imkansızdır artık neredeyse ama filmini izlemek istiyorum.
Tanıtım Yazısı:
"Örümcek Kadının Öpücüğü", katı ve adanmış bir devrimci ile politikayla ilgisi yokmuş gibi görünen bir eşcinselin küçük bir hapishane hücresinde karşı karşıya gelmesiyle başlayan ve süren bir oyun. Manuel Puig, bu karşılaşmadan çok insanca ve dokunaklı bir dünya çıkarmayı başardığı gibi, pek çok yerleşik kanıyı da sorgulamayı başarıyor: Güç nedir, güçsüzlük nedir; kadınlık ne, erkeklik ne; baskı, boyun eğiş, duygusallık, kaba güç... Ve daha birçok karşıtlık... İnsan ruhu, insan bilinci bir masa köşesine çarpınca rastlantı sonucu yaralanan bir 'diz' değildir. 'İnsan', ruhunu, gövdesini, bilincini, bilinçle yaralanmaya açık tutarsa çağdaş ve öncü insandır.
Buradan satın alın; Manuel Puig - Örümcek Kadının Öpücüğü
Bu kitapla ne içilir: Ben bol bol ice tea içtim okurken
Bu kitapla ne dinlenir: T-Rex - Children of the Revolution
0 comments:
Post a Comment