Dünyanın bir köşesinde, kendine küçük bir düzen kurmuş olan Pereira -en başından söyleyeyim- aklınızı başınızdan alacak. Hayır efendim, kitabı okurken ya da bitirdikten hemen sonra değil, hakkında yazmaya çalışırken göreceksiniz ne kadar dolu dolu olduğunu. Neresinden nasıl başlayacağınızı bilemeden oyalanacaksınız da yine de “kem küm”den ileri gitmeyen bu tür cümlelerle başbaşa kalacaksınız. Ve işte tam da bu anlarda Antonio Tabucchi’nin nasıl bir dahi olduğunu anlayacaksınız.
Diğer paragrafa geçtiğinizde hala kafanızı toplayamamış olacak; Pereira’nın kitap boyunca değişimini mi anlatsam, “Gezi”ye mi değinsem, diktatörlükten ya da faşizmden mi dem vursam diyeceksiniz de yine de olmayacak. Cümleleri silip silip tekrar yazacak olsanız da hiçbirini beğenmeyeceksiniz. Aklınız Pereira’nın kaldığı kaplıcalara, hastanelere gidecek de bir anda eşinin fotoğrafıyla konuştuğunu hatırlayıp ondan bahsetmek isteyeceksiniz. Sonra da diyeceksiniz ki Monteiro Rossi ve Marta var! Onların Pereira üstündeki etkisini, gençliklerini, ideallerini anlatayım diye hazırlanırken, ölüm tüm düşüncelerinizi darma duman edecek. Çaresiz bakacaksınız ekrana. Sıcak havada bunalan, terleyen, nefessiz kalan Pereira gibi hissedeceksiniz.
Sonunda, kendinizi daha önce hiç hissetmediğiniz kadar iyi hissedecek, iyi ki bu kitabı okumuşum diyeceksiniz. En önemlisi de insanlığa inancınız artacak, gülümseyeceksiniz.
Şiddetle!
Tanıtım Yazısı:
Yıl 1938. Lizbon. İspanya'da iç savaş, İtalya'da faşizm, Portekiz'de Salazar diktatörlüğü. Bir akşam gazetesinin kültür sayfasını hazırlayan Pereira'nın 'ölümcül' bir gazetecilik anlayışı vardır: Ölmüş yazarlarla ilgili anma yazılarına ve yaşayan yazarlar için önceden yazılmış ölüm yazılarına meraklıdır. Tıpkı kendi yaşamının da geçmiş ve anılar üstüne kurulu olması gibi. En yakın dostu, ölmüş karısının resmidir. Monteiro Rossi adında bir delikanlı ve sevgilisi Marta'yla tanışması, yaşlı gazetecinin yaşamını temelden değiştirecek, onu içsel bir olgunluğa, acılarla yüklü bir bilinçlenmeye yöneltecektir. Fernando Pessoa'nın Son Üç Günü, Hint Gece Müziği, Ufuk Çizgisi adlı kitaplarını yayınladığımız Antonio Tabucchi, çağımızın en hümanist başyapıtlarından biri sayılabilecek Pereira İddia Ediyor'da, yakın geçmişimizin, belki de belirsiz şimdimizin düşüncelerini sorguluyor, okurun belleğinden uzun yıllar silinmeyecek bir başkişi yaratıyor.
Buradan satın alın; Antonio Tabucchi - Pereira İddia Ediyor
Bu kitapla ne içilir: Limonata
Bu kitapla ne yenir: Omlet! (Okuyunca anlayacaksınız)
Bu kitapla ne dinlenir: Amália Rodrigues
0 comments:
Post a Comment