Dedelerim gitti benim; dedesiz kaldım.
Şimdi anlıyorum Bon Jovi'nin "Bütün kahramanlarım öldü anne, bilmiyor musun?" derken neler hissettiğini...
İlki Balıkçı Dedem oldu. İnsanları üzmemeyi, her şeyin iyi yanını görmeyi, sevdiğim insanlara önem vermeyi, hal hatır sormayı, istediğimi başarmak için elimden geleni yapmayı öğrendim ondan. İlk bilgisayarıma, ilk bisikletime onun sayesinde sahip oldum. Yaz günleri uyandığımda koşa koşa odasına koştum, başımı göğsüne dayayıp hikayelerini dinledim. Kim bilir hatırlayamadığım daha neler kattı bana.
17 Nisan Perşembe gecesi Gabriel Garcia Marquez dedemi de kaybettim. Aşkı onun kelimelerinden öğrendim ben. Büyümenin değil, içindeki çocuğu kaybetmenin insanı mahvettiğini ondan öğrendim. Gerçekliğin içinde büyü bulmayı, burnumu sayfaların arasına sokup başka diyarlarda kaybolmayı ondan öğrendim.
Aynı gece, Hasan Dedem de yummuş hayata gözlerini. Öyle bir adamdı ki, kardeşim ve ben yazlıktaki sedirlerde rahat uyuyalım diye elinde sinek kovucuyla başımızda nöbet tutardı. Öyle bir adamdı ki ayaklarımız kesilmesin diye denizdeki taşları teker teker çıkarır, kıyıya atardı. Öyle bir adamdı ki dondurmayı ısmarlayan o olsun diye tavlada bile bile yenilirdi…
Artık kiminle balık tutacağım? Kim bana arabayı park edince el frenini çekmem gerektiğini tekrar tekrar hatırlatacak? Kim okumam için kucağımı kitaplarla dolduracak? Kim annemler görmeden ceplerimi gofretle dolduracak? Kim bacakları yorgunluktan titrer halde kumdan kaleler yapmama yardım edecek? Kim bana hikayeler anlatacak?
Eskiye takılanlar, ileriye gidemez diyorlar. Ama iyidir eskiler. Sevdiklerimizi, bizi sevenleri hatırlamak iyidir. Umarım Balıkçı Dedemin temiz kalbinden, Hasan dedemin hayatı tiye alışından, Marquez dedemin büyüsünden bana da bir şeyler bulaşmıştır.
Bo yorum yorum olmadı, biliyorum. Ama özellikle şimdiye kadar hiç Marquez okumadıysanız Hanım Ana'nın Cenaze Töreni'nden başlayın derim. Böylece onun hem yürek bukan, hem eğlenceli, hem de "büyülü" dünyasının tadına tek kitapta bakabilirsiniz. Eminim sonrasında ne yazdıysa yalayıp yutmak isteyeceksiniz. Bu sene ağlaya ağlaya Marquez okuyacağım kesinleşmiş durumda. Bundan sonrakiler için yorum gibi yorum yazmaya çalışacağıma söz veriyorum.
Tanıtım Yazısı:
Gabriel Garcia Marquez"in, yedi öyküsüyle birlikte kitaba adını veren, hayali bir cenaze töreni temasını işlediği "Hanım Ana'nın Cenaze Töreni" adlı uzun öyküsü 1962 yılında yayımlandığında, o günden sonra "Gabriel Garcia Marquez" yapıtlarının ana ögesi olacak olan "büyülü gerçekçilik", tüm görkemiyle ortaya çıkmış oluyordu. Yine Macondo ve yöresinde, bize bildik gelen kişiler ve olaylarla örülü bir dizi öykü arasında unutulmaz bir gezinti niteliğinde bu kitabında "Gabriel Garcia Marquez", gerçeği bizlere daha iyi iletebilmek için trajikomedi, mizah ve fantezi ögelerini ustalıkla bir arada dokuyarak kendi hayal dünyasının kapılarını okuyucuya açıyor.
Buradan satın alın; Gabriel Garcia Marquez - Hanım Ana'nın Cenaze Töreni
Bu kitapla ne içilir: Tatlı bir şeyler.
Bu kitapla ne dinlenir: KT Tunstall - Throw Me a Rope
0 comments:
Post a Comment